Karayolu Taşımacılığı ile Emisyon Arasındaki Doğru Orantıyı Alper Kurt Değerlendirdi

featured

Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, Türkiye ve sektör açısından “Yeşil Mutabakat”ın dünyayı ve sanayiyi nasıl şekillendireceğini değerlendirdi.

Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, Treyler Sanayicileri Derneği’nin (TREDER) 15 Haziran 2023 tarihinde The Green Park Pendik Hotel’de düzenlenen “Ağır Vasıta, Treyler Zirvesi”nde yaptığı konuşmada, “Yeşil Mutabakat”ın ülkemiz ve sektörümüz açısından nasıl etkiler yaratacağını değerlendirmek için burada olduğumuzu belirtti. Kurt, sektörün öncü markaları ve paydaşları olarak, bu önemli inisiyatif kapsamında ülkemizin yol haritasının çizilmesine katkıda bulunmak noktasında sorumluluk taşıdıklarını vurguladı.

Kurt, küresel ısınma ve iklim değişikliği sorununun önemini vurgulayarak, “Bugün, daha kapsayıcı ve sürdürülebilir stratejiler sunmamız gereken, somut adımlar attığımız ve atmaya planladığımız bir dönemdeyiz” dedi.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması’nın önemine değinen Kurt, “Bu mutabakat ve anlaşma, iklim krizine neden olan salınımların minimuma indirilmesi ve belli bir zaman çizgisi sonunda sıfıra indirilmesi için bir yol haritası sunuyor” şeklinde konuştu.

Alper Kurt, şunları söyledi: “Paris İklim Anlaşması, taraf olan ülkelere iklim değişikliğine duyarlı bir şekilde özellikle sanayi ve tüketim alanlarında sera gazı salınımını azaltma, bu çerçevede adapte olma ve finansman sağlama gibi yükümlülükler getiriyor. Yeşil Mutabakat ise, iklim kriziyle mücadele konusunda AB’nin mevcut taahhütlerini daha geniş ve etkili bir şekilde hayata geçirmeyi hedefliyor.

Mutabakat, Avrupa’yı 2050’ye kadar karbon nötr hale getirmeyi amaçlıyor. AB’nin iş birliği içinde olduğu ülkelerden de bu kurallara uymasını bekleyecek olması açısından Mutabakatın belirlediği yeşil standartlar önem taşıyor. İklim ve çevre değişikliği konuları, ‘Yeşil Ekonomi’ kavramıyla ele alınıyor ve bu şekilde uzun bir süre daha gündemimizde kalacak gibi görünüyor.

AB ülkeleri, Paris İklim Anlaşması’na dahil olarak belirledikleri önemli hedefler çerçevesinde, sera gazı salımlarını 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine göre %50 azaltmayı ve 2050’ye kadar karbon nötrlüğü sağlamayı amaçlamaktadır.

Anlaşmanın temel uzun vadeli hedefi, sanayileşme öncesi döneme göre küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5 – 2 derece altında tutmaktır. Bunun yanı sıra anlaşma, ülkelerin iklim değişikliği etkileriyle başa çıkma yeteneklerini geliştirmeyi ve düşük sera gazı emisyonlarına ve iklim değişikliğiyle uyumlu finansman akışlarına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.

Sera etkili gaz salınımının nedenlerini ve toplam emisyonlara katkı oranlarını biliyoruz ve bunlar çevre ve iklim üzerinde önemli etkilere sahiptir. İçten yanmalı motorlar hala otomotiv sektörünün omurgasını oluşturmaktadır ve bu da sera gazı salınımına önemli katkı sağlamaktadır. Bu nedenle sektörümüz, bu konuda önemli görevler üstlenmektedir.

Binek araçlar açısından, ürün ve altyapı olarak artık günlük hayatımızın bir parçası olan emisyonsuz mobilite, yük ve ticari yolcu taşımacılığı tarafında da önemli bir rol oynamaktadır. Kamyon ve otobüsler, emisyon konusunun merkezine yerleştirilmektedir. Karayolu taşımacılığı ile emisyon arasında doğru bir ilişki bulunmaktadır. Yük miktarı ve kat edilen yol, emisyon azaltma hedeflerinin belirlenmesinde referans değerlerini oluşturmaktadır. Ağır ticari araçlar, karayolu taşımacılığındaki CO2 emisyonlarının yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır. Bu nedenle, binek araçlarla birlikte toplam emisyon değerlerinin azaltılması konusunda bizlere de önemli sorumluluklar düşmektedir.

“Geleceğe yönelik sorumluluklarımızı öne çıkaran bir şirket olarak hedeflerimizi belirledik”

“Ülkemiz, 2030 yılında beklenen sera gazı emisyonu hacmine göre referans senaryoya göre emisyonu azaltmayı taahhüt ederek Paris Anlaşması çerçevesinde 2050 yılında karbon nötrlük hedefine odaklanıyor. Avrupa Birliği, 2019 yılı sera gazı emisyonu verilerini temel alan Vecto belgelerine dayanarak 2025, 2030 ve sonrası için yol haritası ve hedefler belirlerken, ülkemiz henüz azaltım hedeflerini hangi yıla dayandıracağını belirlemedi.

Paris İklim Anlaşması’nın 2050 karbon nötrlük hedefine uygun olarak, geleceğe yönelik sorumluluk taşıyan bir şirket olarak hedeflerimizi önceliklendirdik. Daimler Truck olarak, 2030 yılına kadar küresel çapta ürünlerimizin %50’sinin sıfır emisyonlu olmasını ve 2039 itibarıyla tamamen karbon nötr bir ürün portföyü oluşturmayı hedefliyoruz.

Bu konuda attığımız adımlar çatı stratejimiz olan “Connected” (Bağlantılı), “Autonomous” (Otonom) ve “Electric” (Elektrikli) stratejileri etrafında şekillenmektedir. Bu başlıklar altında gelecekte önemli gelişmeler bekliyoruz.

Daimler Truck’ın uzun dönemde sıfır emisyon sağlayan stratejileri

Daimler Truck, sıfır emisyon sağlayan uzun dönem stratejisini iki teknoloji üzerine kurmuştur. İlk olarak, Batarya Elektrikli Araçlar (BEV) teknolojisi bulunmaktadır. Bu teknoloji, araçtaki bataryalar aracılığıyla elektrik motorunu çalıştırır. Diğeri ise Hidrojen Bazlı Yakıt Hücreli Araçlar (FCEV) teknolojisidir. Bu teknolojide, aracın yakıt depolarındaki sıvı hidrojen (H2), yakıt hücrelerindeki oksijen ile reaksiyona girerek elektrik motoru için enerji üretir. Her iki teknolojide de içten yanmalı motor bulunmaz, bu nedenle sıfır emisyon salınımı sağlanır.

Müşterilerimizin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde sunduğumuz çözümler mevcuttur. Batarya elektrikli kamyonlarımız hafif yük ve kısa mesafe taşımacılığı için uygunken, hidrojen bazlı yakıt hücreli kamyonlarımız ağır yük ve uzun mesafe taşımacılıkta öne çıkmaktadır. Araç portföyümüze 2027 yılından itibaren seri üretim hidrojen bazlı yakıt hücreli araçlar eklemeyi planlıyoruz.

Uzun yıllardır elektrikli araçlar konusunda önemli AR-GE çalışmaları yapan şirketimiz, kısa ve orta mesafe dağıtım kamyonlarının ardından eActros LongHaul’u da 2024 yılında seri üretim için hazır hale getirmeyi planlamaktadır. eActros LongHaul, tek bir şarj ile yaklaşık 500 kilometre yol yapabilme özelliğine sahiptir.

Diğer bir sıfır emisyon teknolojisi ise sıvı hidrojen yakıtlı elektrikli araçlardır. Bu teknoloji, batarya teknolojisine göre daha uzun menzil sağlayabilir ve 1.000 km’nin üzerinde menzil sunabilir. Halen içten yanmalı motora göre düşük olsa da, depo dolum süreleri dizel muadillerine yakın olduğu için uzun mesafe taşımacılığı için batarya teknolojisine göre daha kabul edilebilirdir.

Daimler Truck, Paris Anlaşması hedeflerine bağlı kalarak ve CO2 nötr kamyon taşımacılığına odaklanarak çalışmalarını sürdürmektedir. Bu doğrultuda Volvo Group ile yapılan iş birliği de önemli bir adımdır.

İş birliği Volvo Group ile yapılan iş birliğine değinen Alper Kurt, “Hidrojen bazlı yakıt hücreleri konusundaki çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmek için Volvo Group ile iş birliği yapıyoruz. Bu amaçla, 2021 yılında cellcentric adlı ortak bir girişim kurduk. cellcentric, dünyanın önde gelen yakıt hücresi sistemi üreticilerinden biri olmayı hedeflemektedir ve bu hedef doğrultusunda 2025 yılından itibaren Avrupa’nın en büyük seri üretim tesislerinden birini kurmayı planlamaktadır” dedi.

Batarya teknolojisi için en önemli konulardan biri olan şarj istasyonu altyapısı hakkında da bilgi veren Alper Kurt, günümüzde “Alternatif Akım” ve “Doğru Akım” olmak üzere iki çeşit şarj istasyonu olduğunu belirtti. Alternatif akım şarj istasyonlarının otomobiller için yaygın olarak kullanıldığını, doğru akım şarj istasyonlarının ise ağır vasıtalar için daha yüksek şarj kapasitesi sunduğunu ifade etti.

Daimler Truck, Traton ve Volvo Grup olarak Avrupa’da ağır vasıta taşımacılığı için şarj altyapısının ana ulaşım arterlerinde yaygınlaştırılması için MILENCE adlı bir girişim kurduklarını ve bu alanda Avrupa’nın en büyük ağır vasıta şarj altyapısını oluşturmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.

Sorumluluklar ve yapılması gerekenler

Alper Kurt, Türkiye’nin bu konudaki sorumluluklarını ve yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “Paris İklim Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte ülkemizde emisyon azaltımı konusunda yol haritalarının belirlenmesi ve bu araçlara yönelik devlet teşviklerinin hayata geçirilmesini umut ediyoruz. Ancak Mercedes-Benz olarak, sadece ürün ve hizmetlerimizi sunmakla kalmayıp aynı zamanda sektör temsilcisi olarak, yurtdışındaki sıfır emisyon geçişinden edindiğimiz tecrübelerle üyesi olduğumuz STK’ların çatısı altında ülkemizin yol haritasının belirlenmesinde yetkililere destek olma sorumluluğuna sahibiz. Bu zirvenin ve ortaya çıkacak sonuçların bu bağlamda büyük önemi olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.”

Karayolu Taşımacılığı ile Emisyon Arasındaki Doğru Orantıyı Alper Kurt Değerlendirdi

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.